İngilizce adım LAY, ‘yorgun’
Muhabir: Dün gece iyi uyudun mu?
Yixing: Hayır, iki saat uyudum. Sabah 8-9 gibi uyudum ve
10’da uyandım. Uyuyamadım. Tüm gece kıpırdanıp durdum ve uyanık kaldım. Hayalet
hikayeleri okudum.
Muhabir: Kurumsal Köle teriminin ardındaki anlamı biliyor musun?
Yixing: Başta bilmiyordum. Bugün personeller bana
söyledikten sonra öğrendim. Bana kalırsa ben, muhtemelen kendi kendine çalışan
kurumsal bir köleyim, çıldırmış bir işkoliğim. Daha önce hiç olağanüstü mutlu hissettiğimi zannetmiyorum.
Mesela hep istediğim bir şeyi başarıyorum, o an bilhassa çok mutlu oluyorum.
Ama o sadece o anlık oluyor.
Muhabir: O zaman sen çok yorucu bir hayat yaşıyorsun.
Yixing: Benim İngilizce adım Lay nasılsa. “Yorgun.”
Ben Çangşa’da doğdum. Doğrusu, şehrimizdeki herkes oldukça
sade ve rahat bir hayat sürüyor. Ama bir grup insan var ki, *BeiShangGuangShen’e
vardığımızda -Güney Kore ve New York gibi yerler dahil- son derece büyük bir
dürtü kazanıyorlar. Sıkı çalışmaları gerektiğini görüyorlar. Şirkete gittiğim
ilk gün bunu anında fark ettim. Çok iyi dans eden, şarkı söyleyen, çok yakışıklı
insanlar gördüm ve “Sıkı çalışmam gerekiyor.” diye düşündüm.
Annemle konuşurken bana bu sorundan söz etti: “Seninle
çalışan herkes başını yere eğecek kadar bitkin oluyor.” dedi. Bu ‘sıkı çalışma’
mevzusu yüzünden pek çok defa diğer insanlar tarafından alaya alındım. Diğer
insanlar sizin sıkı çalışmanıza müsaade etmiyorlar, onlarla oyun oynamanızı
istiyorlar ve böyle yapmazsanız toplumdan dışlanıyorsunuz. Bana odadan çıkmam
için seslenip, “Artık pratik yapma. Daha fazla yapma. Haydi gel. Kime gösteriyorsun
sanki?” diyorlardı…Bu ne saçmalık…Ne demek istediğimi anlıyor musunuz?
Pratiğimi kime mi gösteriyorum? Bizzat kendim güçlü olmak istiyorum. Hakiki
sıkı çalışma insanın kendisi içindir. Çevrenizde ne tür sesler çıktığının bir
önemi yok. Kendiniz için sıkı çalıştığınız sürece bu yapılacak en doğru şeydir.
Ç/N: BeiShangGuangShen Çin’deki Pekin, Şangay, Guangzhou ve
Shenzhen şehirlerini ifade ediyor
Muhabir: “Sıkı çalışma” sözü senin lakabın haline geldiğinde, bu
bile insanların seninle alay etme meselesi oldu. Bu sende bir kırgınlık
oluşturuyor mu?
Yixing: Kırgın hissetmiyorum ama insanlar sırf ben bu
ifadeyi kullandım diye sıkı çalışanlarla dalga geçtiğinde bundan hoşlanmıyorum.
Sıkı çalışan insanlar saygıyı hak ediyorlar. Eğer herhangi bir insanın ‘sıkı
çalışma’ ifadesine alınmasına sebep olduysam çok mahcup hissederim.
Muhabir: Gerçekten kaçıp gitmek istediğin zamanlar oldu mu?
Yixing: Bunu daha önce de söylemiştim, yalnızca tek bir
ihtimal var. O ihtimal de şu, vücudun sana sinyaller verip daha fazla bir
şeyler yapamayacağını söylediği zaman…İşte o zaman geldiğinde muhtemelen…Söz
konusu iş olduğunda ben kaderini kabullenmeyen biriyim. Kaderin benim için
planlarını kabul ediyorum ama bunu değiştirebilmeyi umuyorum. Bu sebepten LIT
müzik videosunda trajik bir kahraman olan Xiang Yu’ya yer verdim.
29 yaşında olmak, bir şarap küpü gibi. Dağlar dağ gibi, nehirler
nehir gibi görünmüyor*
Yixing: Hâlâ 19 yaşındaymışım gibi hissediyorum ama çoktan
29 oldum. İnternette 90’lar sonrası doğanların çoktan 30’a ulaştığına dair bir
yazı görmüştüm. 2000li yıllarda doğanların liseyi bitirdiği, 90lar
jenerasyonuna yüksekten baktığı ve onlara yaşlı dediğine ilişkin bir yazıydı.
Böyle bir yazı görünce bu çocuklar inanılmaz, böyle bir konuyu bile
konuşabiliyorlar diye düşündüm.
Ç/N: Bu söz, 9. yüzyıldan Zen Usta Qingyuan Weixin’in ünlü
bir sözü. Erdeme ilişkin anlayışının üç aşamasından biri. İlk aşama, dağları
dağ nehirleri nehir görmek. İkinci aşama dağları dağ, nehirleri nehir gibi
görmemek. Ve sonuncusu yeniden dağları dağ gibi nehirleri nehir gibi görmek. Herkesin yola saf bir şekilde başladığı ve öğrenecek çok şeyi olduğu
anlamına geliyor. Bir sonraki aşamaya geçmeden önce çok şey öğrenmemiz, hayat
tecrübesi edinmemiz gerekiyor bu da bize yeni perspektifler sunuyor. Son aşama
edinilen yeni bilgiler ışığında nesnelerin tekliğini algılamayı simgeliyor.
Varlıkların doğasını tümüyle anlamayı öğrenmiş oluyoruz.
Muhabir: Peki 29 yaşına gelmek senin için ne anlam ifade
ediyor?
Yixing: Bir küp şarap. Sersemlikle dolu bir hayata yönelten bir küp
şarap. Çünkü şarabı içtikten sonra dağların dağ gibi nehirlerin nehir gibi
görünmediği bir aşama oluyor.
Doğrusu bu çok kafa karıştırıcı. Uğruna azimle çalıştığım
şey doğru mu? Yakın zamanda bir yönetmenle sohbetim oldu. O bana dedi ki…Gerçekte ilk çıkış yaptığım zaman
asıl arzum neydi? Asıl arzum bir müzisyen olmaktı. Kabiliyetli bir sanatçı
olmak istemiştim. Eserlerimin, sesimin ya da performansımın unutulmamasını ve
diğer insanlar tarafından görülmesini istemiştim. Ve beni destekleyen
insanların olmasını istemiştim. Sanırım bu açıdan baktığımda bunu başardığımı
açıkça ifade edebilirim. Ama birdenbire “Grammy’e ulaşmak istiyorum” dediğim
bir hayal ortaya çıktı ve bu başlangıçtaki arzumun kapsamında olan bir şey
değildi. Müzik yaparken, sahneleri tasarlarken, şarkı söylerken…Yaptığım her
şey Grammy elde etmek uğruna mı? Herhangi bir şey elde etmek uğruna mı?
Açıkçası öyle değil. Bu yüzden o zaman kafamın çok karıştığını hissettim.
Şu birkaç gün bunu yeniden düşündüm. Bana göre ne tür bir
ödül olursa olsun benim için “onay almayı” temsil ediyor. Dış dünyadan gelen
çok fazla ses var. Bazıları sen bunu bile yapamazsın, şunu bile yapamazsın
diyorlar. Bu yüzden dünyaya “Aslında ben bunu yapabiliyorum.” demek
istiyorsunuz. Doğrusu ben küçükken kaybettiğim bir şeyi arıyorum hâlâ. Ve o şey
“onaylanma/takdir”. Size kalbimin en derininden sesleniyorum, eğer onaylanmayı
kullanıp bana saldırırsanız bu gerçekten yaralar. Ne demek istediğimi anlıyor
musunuz?
Muhabir: Öyleyse bu tür bir acıdan korkuyor musun?
Yixing: Yaralanmaktan korkmuyorum ama yaralanmak da
istemiyorum. Herkese karşı, benimle röportaj yapan her bir kişiye karşı tüm
sorunlarımı içtenlikle anlatıyorum. Herkesin görmesi için en içten
düşüncelerimi açığa çıkarıyorum. Ben genel olarak böyle biriyim. Doğrularım var,
yanlışlarım var ama hepsi beni ben yapan şeyler. Belli anlarda yaptığım
seçimler içtenliğimi temsil ediyor.
Argo konuşmaktan başka hislerimi nasıl ifade edeceğimi bilemedim
Muhabir: Yakın arkadaşlarını, kankalarını evlenip çoluk
çocuğa karışırken gördüğünde nasıl hissediyorsun?
Yixing: “Lanet olsun! Çoluk çocuğa karıştın bile! Lanet olsun,
aiyo!” Arkadaşlarım çocuklarını getirip benimle tanıştırdıklarında, “Oh. Aiya~”
gibi tepkiler verdim. Çünkü biz hâlâ arkadaşız ve geçmişte, o baba olmadan önce
biz beraber uyurduk. O evlenip çocuk sahibi olmadan önce onun aşk hayatı
üzerine sohbet ederdik, o bana benim aşk hayatımın ne alemde olduğunu sorardı.
Sonra gelecekte ne olacağını, ne yapacağımızı konuşurduk. Onun hayalleri için
planları vardı, benim de hayallerim için planlarım vardı. Birdenbire bir gün
bir çocuk getirdi ve, “Gel bakalım ‘manevi babası’.” dedi. Ben o an, “Oh lanet olsun.” dedim. İfadem buydu. Tanrım, çıldırdım. Cidden bunun dışında içimdeki
hisleri nasıl tarif edeceğimi bilemedim. Ben ne yapıyorum? Kendime hep bu
cevapsız soruyu soruyorum. “Ben ne yapıyorum?”. “Bak diğerlerine, yetkin bir
kariyerle beraber evlenip yuvalarını kurdular. Ben ne yapıyorum?”
Muhabir: Gelecekte bir ilişkin olursa eşinin de senin gibi
işkolik olmasını kabul edebilir misin?
Yixing: İkimiz de işkolik mi? Vay canına, bence bu çılgınca
olurdu. Bunu düşünmek bile başımı ağrıtıyor. (Öyle olursa) Ne zaman
görüşebileceğiz ki?
“Güçlü olduğum alanlarda asla kuzu gibi uysal olmam”
Muhabir: Huzursuzluğunun ve endişelerinin ardındaki sebep
nedir?
Yixing: Muhtemelen çocukluğumda büyüdüğüm çevreyle alakalı.
Annem son derece geleneksel bir anne. Almam gereken hangi ders varsa bana
hepsini verdi. Ardından bana bir sopa verdi. Verdiği sopa muhtemelen bu büyüklükteydi
ama kalkanı şu kadar küçüktü. Ama o, “Sana kalkan oldum, hep sana kalkan
oldum.” diye düşünürdü. Fakat onun kalkanı bu kadar küçük ve sopası kocaman
bir şeydi. Bir kavga olduğunda, sona erdikten sonra hep ben suçlanırdım.
Kazansam da kaybetsem de...İster önce diğerleri bana vursun ister önce ben
onlara vurayım tüm suçlamaların hedefi ben olurdum. Diğer çocukların anne
babaları ya da kendi anne babam fark etmeksizin hepsi beni suçlardı. Ümitsiz
olduğumu söylerlerdi. Bunu söyleyen annem değildi, diğer insanlardı.
Muhabir: Öyleyse genelde endişelerini nasıl yatıştırıyorsun?
Yixing: Deli gibi çalışıyorum. Görüyorsunuz ya; sabah çekim
yapıyorum, öğlen reklam çekiminde oluyorum, öğleden sonra yine çekim, akşam
yine reklam çekimi…Ve gece hâlâ dans pratiğine gidiyorum. Sabah 6'da uyanıyorum. Yatakta uzanıyorum ama uykuya dalmakta başarısız oluyorum. Hocama,
“Hocam, sanırım dans pratiği yapmaya gideceğim.” diyorum. Gece 1, 2…1’de pratik
yapmaya başlıyorum ve 3’te bırakıyorum. Sonraki gün yine sabah 6’da uyanıyorum. Sanırım böyle. Bu durum, her insanın isteklerine göre
değişiyor. Siz kendinizi neye dayandırıyorsunuz? Asıl arzunuz nedir? Hayaliniz
nedir? Sahip olduğum tüm düşünceler söz konusu olduğunda güçlü temelimi
(inançlarını, prensiplerini) görüyor ve olduğum yerde sapasağlam duruyorum.
Mesele güçlü olduğum alanlar olduğunda ben asla kuzu gibi uysal olmam. Benim
alanımı istila ettiğinizi gördüğüm sürece doğrudan boynuzlarını kakan bir keçi
olurum. Tibet antilobu daha iyi olur, hayvanları korumamız gerek. Umarım herkes
onları biraz daha fazla koruyabilir.
Lütfen çevirilerimizi kaynak belirtmeden kullanmayınız. Teşekkürler.
Çeviri: Mira @Layixingturkey
Eng: Lonlyxing
Yorumlar
Yorum Gönder